Muhyiddin İbn Arabi'ye göre insan ve genel olarak kainat ilahi isimlerin bilinmesi ve tecelli etmesine vesile olmuştur. Kulun, çeşitli halleri ilahi isimlerin farklı tecellileriyle bağlantılıdır.
Bir insanın Hakkı müşahede ve tanıması hangi ilahi isimle gerçekleşirse, Hak kendisine o isimle tecelli eder ve o ismin kulu diye nitelenir ve örneğin Abdullah, Abdurrahman, Abdürrahim vb. denilir. Aynı şey diğer isimlerde de geçerlidir.
Allah böyle görülmezse, kişi ya oluşu görmekle hakikatten veya yaratılanları görmekle Haktan perdelenmiş veya hakikatin içinde oluştan veya Hakta halktan habersiz kalmıştır.
Bir şahıs halkı bilmediği ölçüde Haktan uzaklaşır, çünkü yaratılan ve rızıklanandan habersiz iken Allah'ın yaratan ve rızık veren olduğunu bilmez.
Şu halde rızıklanan ve yaratılan bir şeyi gördüğünde er Rezzak ve el- Halık'ı müşahede etmeyen, oluş nedeniyle hakikatten perdelenmiş kimsedir. Bu kimse Allah'ı göremez, O'nu göremeyen ise gerçek marifeti yitirmiştir, çünkü o el- Halık, er Razık, en- Nafi gibi isimleri müşahede etmemiştir.