Alman Felsefesine Giriş
Alman Felsefesi. Zihinlerde acaba neyi merkeze alır? Almanlık? Kıta Avrupası? Rasyonalizm, idealizm, tarihsel ve diyalektik materyalizm? Tüm bunların eleştirisi? Modern ve çağdaş felsefenin merkezinde yer alan bu felsefe, Kant, Frege, Wittgenstein ve Husserl olmasaydı Anglo-Amerikan “analitik” felsefeyi, Hegel, Marx, Nietzsche ve Heidegger olmasaydı da beşeri bilimlerin temellerini ortaya koymayı mümkün kılmazdı. Bu doğruysa şayet, Alman felsefesine hâkim olmak, beşeri bilimlerin tamamında yürütülecek teorik açıdan sağlam dayanakları araştırmak için elzemdir. Alman felsefesi modern felsefenin temelini oluşturmaya devam ediyor. Andrew Bowie’nin bu kısa ama yoğunluklu giriş kitabı, Alman felsefesinin “modernite”nin problemlerine verilen en aydınlatıcı karşılıklardan biri olduğu fikrini merkeze alıyor. Bowie, birçok önemli Alman filozofun yanı sıra, nispeten ihmal edilmiş başka düşünürleri de, Friedrich Schlegel, Novalis, Schleiermacher ve Schelling’in çalışmalarını da dahil ederek Alman felsefe geleneğine ışık tutuyor. Alman Felsefesine Giriş, felsefenin toplumsal ve tarihsel gelişmeler arasındaki bağlantıyı nasıl kurduğunu açığa çıkararak bir coğrafyayla düşünceyi, mekânın sürekliliğiyle zamanın sürekliliğini bir araya getiriyor. Özgürlük ile tarihsellik, akıl ile duygu nasıl bir araya gelir ya da gelmelerinin sürekliliği sergilenir, bu eserde Bowie, bu problemlerin satır aralarına dalarken düşünmemizin erimini genişletiyor. Güçlü Ateşoğlu
Devamını Oku