Alman Romantizminin ortaya koyduğu ilkeler ve idealler bütünü içinde Batı uygarlığını temelden şekillendirdiğini ve ondan sonra ortaya çıkacak olan sanatsal akımları kökünden etkilediğini söylemek yanlış olmaz. Yüzyıllar geçmesine rağmen Romantizmi bu kadar kalıcı yapan nedir? Acaba Romantizmi bu kadar özel kılan ne olmuştur? Belki de Romantizmi özel kılan onun "ideal toplum düzeni" oluşturma hayallerinde yatmaktadır?
Ünlü bilimadamı İsaiah Berlin'in de dediği gibi, "Romantikliğin önemi, yakın zamanlarda Batı dünyasının yaşamlarını ve düşünüşünü dönüştüren en geniş akım olmasından ileri gelmektedir."
İşte, elimizdeki bu kitap Alman Romantizmi ve onu hazırlayan siyasi, sanatsal ve felsefi gelişmelerin temeline inerek Romantizmi ve buna bağlı olarak Alman toplumunun travmatik konusu olan ve ucu çok daha derinlere kadar giden; zamanla şekil alan ve Alman Nasyonal Sosyalizmine kadar uzanan "deha" ve "üstün insan" konularına da aydınlık getirmeye çalışmaktadır.
Romantizm, halktan kopuk, kendi iç dünyasında kaybolmuş, kendi değer yargılarına gömülmüş ve dünyaya sırt çevirmiş bir halde var olmaya çalışan bir dönem gibi görünebilir. Ancak kitaptaki veriler bunun böyle olamayacağını bilimsel olarak kanıtlamaktadır, çünkü Romantizm durağan ve statik değerler yerine "yeni" ve hareketi ve enerjiyi seçmiştir; demokratik parlamenter sistemi savunarak, siyasi yasakların hüküm sürdüğü ortamda bile, sansür ve monarşik dönemin en ağır ortamına rağmen toplumsal adaleti, hak, hukuk ve özgürlüğü "tekyol" olarak görmüştür ve bunun bedelini de ödemiştir...
Bütün bu gelişmelerin Avrupa sanatını, sanatçıları ve sanat çevrelerini ne kadar yoğun bir şekilde etkilediğini ve Romantizm döneminde ortaya çıkan eserlerin ne kadar öncü ve gelecek kuşaklara model olabileceğini bu çalışma örnekleriyle ispatlamaktadır.