1960'lı yıllarda büyük bir sanayi kalkınması başlatan Batı Avrupa ülkeleri, ihtiyaç duymuş oldukları işçi açığını gidermek için işgücü fazlası olan ülkelere yönelmişlerdir. Bu dönemde Türkiye'den başta Almanya olmak üzere Fransa, Hollanda, Belçika, Avusturya ve İsveç gibi ülkelere işçi gönderilmiştir. Başlangıçta geçici olarak gerçekleştirilen işçi göçü, 1970'li yıllarda "aile birleşimi" ve "evlilik göçü" olgularıyla kalıcı bir nitelik kazanmaya başlamıştır. Bu dönemde göçün en önemli sosyolojik dönüşümlerinden birisi; Batı Avrupa ülkelerine göç eden bu işçi ailelerinin "Almancı aile" olarak adlandırılması olmuştur. "Almancı" kavramı aynı zamanda bir aile türü olmanın ötesinde bu ülkelere göç etmiş işçilerin kimliği olarak ön plana çıkmış ve yaygınlık kazanmıştır. Öyle ki bu dönemde, Almanya dışındaki diğer Avrupa ülkelerine göç eden işçilere bile "Almancı" denilmiştir.
Batı Avrupa işçi göçü ve göçmen Türk toplumu ile ilgili günümüze kadar sosyolojik anlamda birçok çalışma yapılmıştır. Yapılan bu çalışmalarda; Türk işçi göçünün ekonomik boyutu, işçi sorunları, dil, din, kimlik, yabancılaşma ve kültürel çatışma gibi sosyolojik konular ele alınmış ancak Batı Avrupa Göçmen Türk toplumunun halk kültürü ve folklorik yönü üzerine çok az çalışma yapılmıştır. Şüphesiz bir toplumun şekillenmesinde sosyolojik olguların yanında halk kültürü ve folklorik unsurlarda önemli bir rol üstlenmektedir. Buradan hareketle elinizdeki bu çalışmada; işçi göçünün başlangıcından günümüze kadar Batı Avrupa Göçmen Türk toplumunun sosyo-kültürel yapısı ve halk kültürü zenginliği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu noktada yazar, eserinde ilk defa işçi göçüne ve Batı Avrupa Göçmen Türk toplumuna farklı bir pencereden bakarak okuyucularına önemli bilgiler sunmaktadır.