Osmanlı İmparatorluğu'nun en şatafatlı döneminde, kaderini belirleyecek savaşın arifesinde, yazgı ile irade, zaman ile ölüm yol ayrımına geliyor.
Yeniçeriyken lisan kabiliyeti fark edilen Selim, yıllar geçtikçe iyice sivrilerek Sadrazam Kara Mustafa Paşa'nın baştercümanı olur. Ailesi tarafından küçük yaşta evlendirilen Yuga ise çocuk sahibi olamayınca kocası onu köle olarak satar; türlü badireler atlattıktan sonra imparatorluğun başkentine getirilir ve nihayetinde Selim onu kendi haremine alır. İstemsizce birbirine bağlanan bu iki devşirme, İkinci Viyana Kuşatması yaklaşırken ayrı düşer. Üstelik Yuga o sırada Selim'in çocuğunu taşımaktadır.
Serasker unvanıyla Osmanlı ordusunu bir asır sonra tekrar Habsburg Hanedanı'nın merkezine götürmeyi başaran Kara Mustafa Paşa, iktidar hırsları yüzünden kadere teslim olur. Bu duruşu sergileyen yalnız o da değildir: Kaçınılmazın huzurunda, herkes tutunabileceği tek dala sarılır.