Şeyh Tosun Bekir Bayraktaroğlu'nun hayat hikâyesini birkaç cümleyle özetlemek gerçekten çok zor. Robert Kolej'de geçen gençlik yıllarında sosyalist; Batı'da geçen sanat dolu döneminde bohem ve anarşist; Fas'ta geçen ticaret döneminde zengin ve aristokrat; İstanbul'daki Cerrahî tekkesindeyken derviş; New York yıllarında ise şeyh. Seksen altı yıl gibi nispeten uzun bir zaman dilimine bile sığmakta zorlanan bu bereketli ve enerjik hayatı Şeyh Tosun Efendi'nin leziz anlatımından okurken, hakikatin çağrısına kapılmanın anlamı üzerine düşünüyor; bir sanatçı ruhun, şöhretinin ve sanatının zirvesindeyken manevi bir arayışla nasıl çırpınmaya başladığına şahitlik ediyoruz.
Şeyh Tosun Efendi, kendi kaleminden çıkan bu hatıratında, bizi sadece kendi hayatını okumaya değil, Cumhuriyet döneminin tamamını gözden geçirmeye çağırıyor. Cumhuriyet elitlerinden sayılabilecek bir ailede yetişen, Londra'daki gençlik yıllarında Bülent ve Rahşan Ecevit, Can Yücel, Ali Neyzi gibi gençlerle aynı evi paylaşan Tosun Bekir Bayraktaroğlu'nun, sonrasında mistisizm ve Gürciyefçi öğretiden geçen yolu nihayet tasavvufa ulaşıyor, onu önce derviş sonrasında şeyh yapıyor. Son derece samimi, sıcak, akıcı ve okuru bir kez yakaladı mı artık bırakmayan bir hikâye... Doğu'dan Batı'ya, sonra tekrar Batı'dan Doğu'ya uzanan bir ruh macerası... Her kula nasip olmayacak bir hayat ve her okura nasip olası bir kitap: Amerika'da Bir Türk.