Elinizdeki çalışma, İslam tarihinin aydınlık simalarından biri hakkında tarihsel-analitik bir incelemedir. Bu kişi, her ne kadar Resûl-i Ekrem (s.a.a.) ve Ali b. Ebû Tâlib (a.s.) gibi hidayetin büyük önderlerinin takipçilerine hizmet vermişse de hak mektebi izlemede hidayet ve ıslah yolunun öncülerinden sayılmayı hak edecek ölçüde liyakat örneği sergilemiş; hak ve bâtılı, fazilet ve rezilliği, değeri baş tacı etme ve dünyaya düşkünlüğü ayırt etmede kriter olarak tanınmıştır.
Allah Resûlü'nden (s.a.a.), Ammâr'ın daima doğru yolu seçeceği, ona düşmanlığın Allah'a düşmanlık anlamına geldiği, Ammâr'ı öldürenlerin bâği, saldırgan ve serkeş bir topluluk olduğu nakledilmiştir.
Câbir b. Abdullah Ensârî, Allah Resûlü'nden (s.a.a.) şöyle nakletmiştir:
"Ammâr bizdendir. Allah onun düşmanını düşman bilsin, dostunu da sevsin."
Abdullah ibn Mes'ud şöyle diyor:
Allah Resûlü'nün şöyle dediğini işittim:
"İnsanlar bir konuda ihtilafa düştükleri ve birkaç gruba ayrıldıklarında hak, Sümeyye'nin oğlu -Ammâr- iledir."