III. Ahmed ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ile özdeşleşen "Lale Devri" yılları Osmanlı tarihinde kısa bir zaman zarfını kapsamasına karşın birtakım köklü değişikliklerin yaşandığı renkli bir dönemdir. Bu dönemde gerçekleştirilen imar faaliyetleriyle başkent İstanbul'un çehresi değiştirilmiş ve Osmanlı Sanatı'nda çok yaygın olmayan birtakım süsleme unsurları yapılarda kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle sivil yapılarda gözlemlenen bu değişimin meyveleri ne yazık ki 1730 yılında vuku bulan Patrona Halil isyanıyla büyük oranda yok edilmiştir. Buna karşın günümüze ulaşabilen eserler dönemin sanat anlayışını belirli ölçüde anlayabilmemize yardımcı olmaktadır. İstanbul'da Lale Devri yıllarında inşa edilmiş mimari eserleri genel olarak ya da bir yapı ölçeğinde ele alan birçok yayının mevcudiyeti dönemin başkentindeki sanat anlayışını ortaya koyması bakımından önemlidir. Ancak bu çalışmaların İstanbul ölçeğiyle sınırlı tutulması Anadolu'daki yapılarının durumunu anlayabilmemiz açısından birtakım eksiklikleri beraberinde getirmektedir. 2014 yılında doktora tezi olarak takdim ettiğimiz "Anadolu'da Lale Devri Mimarisi (İstanbul Dışı Örnekler Üzerine Bir Araştıra)" adlı çalışmada biz Anadolu'da Lale Devri yıllarında inşa edilmiş yapıları topluca ele alarak plan, mimari ve süsleme özelliklerindeki değişiklik ve yenilikleri ön plana
çıkarmaya gayret ettik. Bu kitapta söz konusu mimari eserlerden camileri ele aldık. Lale Devri yıllarında inşa edilmesine rağmen zaman içerisinde orijinal dokusunu tamamen kaybeden camiler ile yine aynı döneme tarihlendirilen ancak plan, mimari ya da süsleme unsurları bakımından dönem üslubunu yansıtmayan camiler çalışma kapsamı dışında bırakılmıştır.