Âşıklık geleneği ve bu geleneğin öznesi olan âşıklarımız, kültür varlığımızın önemli bir bölümünü oluşturmaktadırlar. Âşık Veysel, Âşık Mahzuni Şerif ve Neşet Ertaş gibi ozanlarımız, kendilerine özgü yorumlarıyla ve fakat çağlar boyu süren âşıklık geleneğinden şekillenerek, günümüzde bu tarihsel geleneğin sentezi olmuşlardır. Âşıklık geleneğinin kökeni konusunda çeşitli görüşler vardır. Genel kabul, âşıklığın ozan-baksı edebiyatı olarak adlandırılan Türk destan anlatım geleneğine dayandığı ve Türklerin İslamiyet'i kabul etmesinden sonra ortaya çıkan tasavvufi düşünce ile Selçuklu ve Osmanlı yaşam biçimi ve kabullerinin bu geleneği şekillendirdiği yönündedir. Her ne kadar saraylarda Divan Edebiyatı gibi halkın pek anlamadığı farklı bir tür görülmüşse de Anadolu kırsalında bu tür rağbet görmemiş, Türk Halk Edebiyatı ozanların sazında ve sesinde vücut bulmuştur. Âşıklık geleneği içerisinde güçlü bir yere sahip olan usta-çırak ilişkisi, geçmişten günümüze kadar yaşamış olan âşıklar arasında bilgi, görgü ve tecrübe iletimini sağlayan bir köprü vazifesi görmüştür.