Kağıt ya da tavla oynamadığım, sinemaya gitmediğim, yapacak hiçbir şey bulamadığım gecelerde, tek başıma pencere kenarındaki bir masada oturup çayımı yudumlarken, ilçenin en geniş ama o saatlerde ıssızlaşmış caddesine, solgun ışıklarına bakarken buraya ait olmadığımı, harcandığımı, kendimi kandırdığımı, hiçbir zaman ressam olamayacağımı, benim için yaşamın başka yerlerde olduğunu düşünürdüm. Güçlü olduğumu sandığım anda bile güçsüzdüm. Yapabileceğim bir şey yoktu. Bir filmin hem oyuncusu hem de izleyicisi gibiydim.
Usta yazarımız Cemil Kavukçu, bu yeni kitabında kendi yaşamından bir kesiti anlatıyor. Bir yazarın çocukluk yıllarının, gençlik kıvılcımlarının o zorluklarla dolu, gene de tadına doyulmaz günlerini... Angelacoma'nın Duvarları'nda hem Kavukçu'nun yetiştiği şartları görecek, hem de şaşırtıcı bir ustalıkla yazılmış bir anlatı okuyacaksınız. Eski adı 'Angelacoma' olan İnegöl'ü ölümsüz kılan bir yapıt bu.