Yaklaşık 50 yıllık iş hayatının 15 yılını Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı olarak geçiren Refik Baydur, bu kitabında anılarını okuyucularıyla paylaşıyor. İş hayatından, sendikal hayattan, siyaset dünyasından ve Refik Baydur'un özel hayatından kesitler bir yandan da bir dönemin Türkiye'sine ışık tutuyor. Refik Baydur anıları aracılığıyla; dostluktan sahtekârlığa, dürüstlükten ikiyüzlülüğe, eğitimden cehalete, mutluluktan üzüntüye, hastalıktan sağlığa kadar birçok konuya değiniyor. "Özal: 'Ben içimdekileri açıklıkla anlattım. Şimdi sen söyle bakalım, bütün bunlara ne diyorsun?' dedi. 'Efendim ben, Sayın Cumhurbaşkanımla mı, yoksa ağabeyim Turgut Bey'le mi konuşayım?' dedim. Gülerek elini kaldırdı: 'Hayır hayır, ağabeyin Turgut'la konuşuyorsun. Onun için seni çağırdım.' dedi. 'Efendim, etrafınızı bir dalkavuk kitlesi sarmaya başladı. Bu adamların meydana getirdiği çember bütün dostlarınızı ve size gönülden inananları dışladı. Bu çember gittikçe daralıyor.' Özal kıpkırmızı oldu... (Rahmetli sinirlendiği veya üzüldüğü zaman hemen kızarırdı.) Bu olaydan uzun süre sonra Hulusi Çetinoğlu'nun ısrarıyla Turgut Bey'i ziyarete gittik. O ziyarette Özal: 'Bak Hulusi, bir süre önce Refik bana burada bazı şeyler söyledi. Çoğu aynen çıktı.' dedi. ... Bu barışmadan birkaç gün sonra kendisinin ölüm haberini aldık..."