En güçlü yazınsal biçim olarak kabul edilen romanın bize anlattıkları doğrulanamaz, dolayısıyla söyledikleri, anlattığına gerçek görünümü vermeye yetmelidir. Anlatı, kişileri, uzamı ve zamanıyla yalnızca yazarın bize söyledikleriyle inandırıcı olmak, yalnızca onun söyledikleriyle gözümüzde canlanmak durumundadır. Anlatı kişileri gerçekten yaşamış bile olsalar, durum böyledir. Başka bir deyişle anlatıcı, kişiler, uzam ve zaman bu sebepten dolayı kurmaca, yani gerçeklik görünümü verilmiş hayallerdir. Anlatılan olayların kesin olarak gerçek olaylar olduğu, kişilerinin ise yaşamış gerçek kişiler olduğu ispat edilse bile, roman söz konusu olduğunda her şeyin kurmaca olduğu düşünülüp bu gerçeklikler artık dikkate alınmamalıdır.
Anlatı teknikleri konusunda temel bilgilerin bulunabileceği kitabımızın, bu konuyla ilgilenen akademisyenlere, öğrencilere ve yazar adaylarına faydalı olacağı kanaatindeyiz. Kimi roman teorisyenlerine göre yazar, anlatı tekniklerinden habersiz de olsa romanlarını yazarlar, çünkü kurguladıkları anlatıcıları ve kahramanları yazara nasıl ve ne yazacaklarını fısıldarlar. Bu görüş bir yere kadar doğru görülse de, anlatı tekniklerinden haberdar bir yazar, çok daha güzel anlatılar oluşturacaklardır.