Tarih boyunca, insanlık daima çevresini anlamak için bir yol aramıştır. Coğrafya, bu çabanın en eski ve en kritik sahnelerinden biridir. Coğrafya, dünyanın sadece fiziksel formunu ve özelliklerini anlatmakla kalmaz; aynı zamanda bu form ve özelliklerin, insanlık tarihinde ve kültüründe ne tür etkiler yarattığını da araştırır. Bu çok boyutlu disiplin hakkında, antik çağlardan günümüze kadar yazılmış olan en önemli eserlerden biri, Strabon'un Coğrafyasıdır.
Bu eser, antik dünya ile modern dünya arasında bir köprü görevi görür. Strabon, bir yandan Homeros'un zamanından kalan efsaneleri ve mitleri anlatırken, diğer yandan Augustus'un Roma İmparatorluğu'nun gerçek dünyasını gözler önüne serer. Strabon'un bu eseri, yalnızca bir coğrafya kitabı olarak görülmemeli; aynı zamanda tarih, etik, felsefe ve hatta politika hakkında da derinlemesine bilgiler sunar.
Strabon'un coğrafya anlayışı, onun Stoik felsefe ve Eski Yunan düşüncesi ile olan bağlantıları sayesinde benzersiz bir niteliğe sahiptir. O, yalnızca dünyanın hangi dağın nerede olduğunu, hangi nehrin nereye aktığını anlatmakla kalmaz; aynı zamanda bu doğal oluşumların neden orada olduklarını, bu oluşumların insanlık için ne anlam taşıdıklarını da irdeler.