Batı felsefe geleneğinin temelini oluşturan antikçağ felsefesi, ilk filozof kabul edilen Miletoslu Thales'le başlayıp Roma İmparatorluğu'nun çöküşüne değin sürer. Yaklaşık 1000 yıllık bir dönemi kapsayan bu süreç doğa araştırmalarıyla felsefi düşünmeyi başlatan ilk filozoflardan felsefenin seyrini insana yönelten Sokrates'e. temel taşlarını döşeyen Platon ve Aristoteles'e, Yonan kültürünü Hindistan'daki Indos kıyılarına kadar yayan Büyük İskender'in yel açtığı kültür ikliminde insan hayatına yeni bir yön vermeye çalışan Epikuros ve Stoa okullarına ve Platon felsefesini yeniden yorumlayıp zenginleştiren Yeni-Platonculuk ile erken dönem Hıristiyan düşünürlerine değin uzanır.
Felsefenin doğduğu, gelişip serpildiği bu süreç insan, tanrı, doğa, evren, ahlak, siyaset, toplum gibi belli başlı konularda felsefe tarihi buyunca tartışılacak en temel soruların belirlendiği, tartışmaya açıldığı dönemdir. Öyle ki, felsefe tarihinin en önemli filozoflarından Hegel'e, "Yunanların arasında kendimizi evimizde gibi hissediyoruz" dedirtecek; zihninde adeta bütün bir antikçağı Platonun şahsında felsefe kavramıyla Özdeşleştiren Ralph Waldo Emerson'a, "Platon felsefedir, felsefe de Platon" diye yazdıracak denli her filozofun, düşünürün, edebiyatçının yuvası bildiği bir dönem.
Antikçağ felsefesini, kültürü ve edebiyatıyla bir bütün olarak ele alan ve onu Eski Yunanca ve Latince metinler üzerinden inceleyerek anlatan bu eser salt bir felsefe tarihi olmanın ötesinde felsefenin derinlerine bir yolculuk, sürükleyici bir düşünce serüvenine davettir.