Büyük İskender'în ölümü ile dünya bir bilinmeze sürüklenmişti. İskender'den geriye kalan uçsuz bucaksız topraklar, bu toprakların tamamına sahip olmaya çalışan hırslı generaller, hamile bir kraliçe ve bu kaosun ortasında değişen kaderler, tarihin en karmaşık dönemlerinden birini işaret etmekteydi. İskender'in imparatorluğunun parçalanması ile ortaya çıkan devletlerin en büyüklerinden biri olan Seleukosların kralı I. Seleukos Nikatör'ün kendisinden elli yaş küçük dünyanın en güzeli kabul edilen Stratonis ile olan diplomatik evliliği, o günün şartları için olağan karşılanıyordu. Kral Seleukos mutluydu. İskender'in imparatorluğundan en büyük parçayı o koparmış, en güzel prenses ile o evlenmiş ve çok donanımlı bir varis olan prens Antiokus'u yetiştirmişti. Dahası o yaştan sonra eşine âşık olmuş hatta ondan bir de kızı olmuştu. Kral hayatının en güzel dönemini yaşıyor, başkentini ve krallığını imar etmekle uğraşırken, tanrıça Afrodit heykellerine ilham verecek kadar güzel kraliçesine bahçeler yaptırıyordu. Fakat kader ağlarını örecek, kraliçenin gizli bahçesine davetsiz bir konuk girecek ve kralın çok sağlam temeller üzerine kurduğunu sandığı her şey tuzla buz olacaktı. Bugün Muğla'da bulunan Stratonikea kenti ve büyü ve fal tanrıçası Hekate'ye adanan Lagina kraliçe Stratonis için yapıldı. Hem aşkın hem falın hem de gladyatörler okulu ile de antik dünyanın kalbi bir kent oldu. İki kral ve bir kraliçenin sıra dışı öyküsünün sonuçları geçmişte çok tartışıldı. Ressamlara ilham veren, tarihin gizli kalmış bu en çarpıcı karasevdasını mutlaka okuyun. Zira bu aşk üçgeni binlerce yıl önce bizim topraklarımızda yaşandı ve yaşamaya devam ediyor.