19. yüzyıl sonunda, Tanzimat sonrası dönemin en önemliTürkçe eserleri arasında ilk akla geleni şüphesiz ArabaSevdası'dır. Nazlı büyütülmüş, adamakıllı bir eğitim görmemiş,babası ölünce saf ve cahil annesiyle ve yüklü bir mirasla başbaşa kalan paşazade Bihruz Bey'in trajikomik hikâyesi…Recaizade Mahmut Ekrem, dönemin gerek romanlardagerekse gündelik hayatta çok sık karşılaşılan "alafranga züppe"tipini bütün gerçekliğiyle beraber bir aşk hikâyesinderesmeder. Bihruz Bey aracılığıyla dönemin bir eleştirisinisunarken, aslında benzerleri bugün de karşımıza çıkan bir tipinölümsüz örneğini ortaya koyar. Araba Sevdası, hiçbir zamaneskimeyecek eserlerden…
"Kışın mesela zemherir içinde bir açık hava görünce arkasındamücerret süse halel vermemek için dar ve incerek jaket,dizlerinin üzerindeyse mücerret süslü görünmek için bir kadifeörtü bulunduğu halde Beyoğlu caddesinde, Kâğıthaneyollarında araba kullanmak hevesiyle en şedit poyrazınkarşısında tiril tiril titreyen Bihruz Bey yazın da otuz-otuz beşderece sıcak günlerde Çamlıca, Haydarpaşa, Fenerbahçesiyollarında yine o hevesle en kızgın güneşin altında haşım haşımhaşlanır ve fakat bu azabı kendisine en büyük zevk addederdi.Bihruz Bey her nereye gitse, her nerede bulunsa maksadıgörünmekle beraber görmek değil, yalnız görünmekti."