Son dönemlerdeki kullanılan biçimiyle "Alevilik-Bektaşilik", tarihteki özgün adıyla "Kızılbaşlık" ve "Bektaşilik" tasavvuf eksenli din anlayışına dayanan, Türk Tarih ve Kültür dokusu içinde kendine özgü bir yer bulan "farklılaşma" biçimleridir. Küresel bir kimlik krizini beraberinde getiren küreselleşme; alt-kimlikleri, alt kültür ve kültleri de diriltmeye başladığı için, Alevilik-Bektaşilik konusunda; tarihi, sosyolojik hakikatlerden ve güvenilir sağlam bilgiden yoksun, Türk tarihinden, Türk kültüründen ve İslam'dan bağımsız, Sünnilik karşıtlığı üzerinden bir Alevi kimliği inşa faaliyetleri dikkat çekmektedir.
Alevi kimliğinin tamamlanamamış yapısal formları iç grup ve dış grup dinamikleri içinden başka aktörlerce devreye girerek tabii seyrinden uzaklaştırılıp farklı anlam dünyalarına uygun şekiller alınması arzu edilmektedir. Aslında bu, karşımızdaki dinî karakterli ve tasavvuf meşrepli bir hareketin başına gelecek en kötü durumlardan bir tanesidir. Çünkü çok uzun bir sürekliliğe dayanan, kendi içinde sufi gelenek, adap ve erkanı olan, yol büyükleri ve rehberlerinin sıfatları belirginleşen, sürekli yapılan nefes, zikr ve devriyelere sahip ve elbette en önemli grup kimliği formu oluşmuş sufi temelli dini bir grup olarak Alevilik, günümüzde bir doğum sancısı veya kimlik krizini tamamlama sürecini tecrübe ediyor olarak görülmektedir.