Bir mimarlık ofisinde yaşamın kederli alfabesini yürüyen Sinan ile kütüphane görevlisi Nilnur'un, İstanbul'dan başlayıp İtalya'nın Bari kentinde noktalanan hikâyesi… Sinan'ın yolu, bir gün Çemberlitaş'ta bir nargile sipsisinin tesadüfen dudaktan dudağa karışmasıyla artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı bir aşk girdabında Nilnur'la kesişir. Oysaki Sinan, yetenekli bir ressam olan Alev ile yılların beraberliğini sürdürmektedir. Denizler, ülkeler, mevsimler boyu uzayan bir yazgının ortasında kalan Sinan; Nilnur ve Alev arasında gidip gelen bir medcezirin şarkısında bulmuştur kendini. Roman, kahramanların belleğinden mekânın ruhuna evrilen bir modern sanat gösterisi ortaya koyuyor. Vivaldi'nin konçertolarından Haydn'ın quartetlerine, Wagner'in operetlerindan, Bach'ın prelüdlerine, Miro'nun gerçeküstü tablolarından, Dali'nin dışavurumcu tasvirlerine, Kolezyum'un görkemli duvarlarından, Aşk Çeşmesi'nin tutkulu heykellerine değin her taşın, her notanın kıvrımlarına dek anlatılagelmiş bir Batılı sembolist ögeler senfonisi.
Ve elbette roman kahramanının gerçek hayat olarak kendini konumlandırdığı Araf… Araf, Dante Alighieri'nin İlahi Komedyası'ndaki Cennet ve Cehennem arasında kalan bölgeyi imler. Roman, Dante'nin bu Rönesans dönemi başyapıtına sıklıkla selam durur.
Arafta Zaman, 15. Tudem Roman Ödülü'ne değer görülmüştür. Faruk Duman, Feyza Hepçilingirler, Hakan Bıçakcı, Kemal Varol ve Özcan Karabulut'tan oluşan jürinin ödül gerekçesi şu şekildedir: İtalya'nın Bari kentinden İstanbul'a uzanan katmanlı bir aşk hikâyesi… Romanın duygusal etkisi çok güçlü. İlk cümleden son cümleye merak unsuru başarılı bir şekilde oluşturulmuş. Metin, okur açısından farklı alımlamalara ve üretimlere açık görünüyor. Okur, aşk karşısında farklı bir bakış açısı edinebiliyor. Romanın dil özeni dikkat çekici. Etkileyici bir atmosfer yaratılmış…