Arkeolojik keşifler ve kazılar, ulusların tarihi mirasına ilişkin önemli bilgiler sağlar; ancak bu bilgiler sadece akademik değil, stratejik öneme de sahiptir. Bir ülkenin tarihi mirası, o ülkenin kimliğini ve kültürel değerlerini yansıtırken, aynı zamanda uluslararası ilişkileri ve diplomasiyi etkileyebilir. Arkeoloji, geçmişin izlerini takip ederek ülkeler arasında köprüler kurabilir veya mevcut ilişkileri güçlendirebilir.
Bu kitapta, arkeolojinin istihbarat toplama süreçlerinde nasıl kullanıldığı ve bu alanda hangi tekniklerin uygulandığı ayrıntılarıyla ele alınmaktadır. Arkeologların jeopolitik gerçeklerle nasıl iştigal ettiği ve arkeolojik keşiflerin birer bilgi kaynağı olarak istihbarat toplama süreçlerine nasıl dahil edildiği incelenmektedir.
19. yüzyılda Mezopotamya'nın keşfiyle ilgili bazı tartışmalı konular ele alınmakta, arkeolojinin stratejik bir materyal haline gelmesi vurgulanmakta ve bunda Mezopotamya'nın Batı'nın kökenlerini barındırdığına dair inançların rolü üzerinde durulmaktadır. Ayrıca metin, Mezopotamya'nın keşfinin nasıl anlatıldığına, istihbari avantajlar ve siyasi sonuçlar elde etme perspektifine odaklanmaktadır.