Bir gün her şeyi, herkesi arkana alırsın. Bütün gücünü toplarsın. Belki dersin, belki bu kez...
Bir ışık, küçücük bir kıvılcım... Gururunu hiçe sayarsın ve çıkarsın karşısına. Umudun, hayallerin bir anda toza toprağa karışır. Bu sefer her şey daha kötüleşir. "Sen benim için bir hiçsin. Herhangi birisin. Sadece bir gecelik ilişkiydin" der sana. İşte o zaman yaşadığın acıyı ifade edemezsin. Bir kez daha anlarsın ki gerçekten aylarca boşuna ümitlenmiş, boşuna beklemişsin…
Erkeklerin ne kadar onursuz olabildiklerini daha iyi anlarsın. Bir kadının hayatının bir erkek tarafından nasıl hiçe sayıldığına, yok edildiğine bir kez daha tanık olursun. İşin ilginci, bütün yaşananların sorumlusu olarak damgalanan kadın, bu acımasız dünyada yine tek başına çırpınırken bulur kendini…
Aşk, sevgi bu küçücük çatlaklardan sızar. Ne balçıkla sıvanır ne güneşle yıkanır.
Boya gibi eline, vücuduna, her yerine bulaşır. Silsen bile geride iz bırakır…
Zehra hikâyesini böyle yazdırır, böyle okutur işte!…