Çehresi yeni kurumlar ve yeni kavramlarla şekillenen Osmanlı İmparatorluğu'nun sıradan bir memurunun sıra dışı hikayesini içerir bu hatırat. 19. yy İstanbul Türkçesinin en güzel eserinde, Derviş Aşçı Dede'nin nefis üslubuyla bir devrin insanları, adetleri, hülyaları, karanlıkta kalmış hayat manzaraları, bir medeniyetin son yüzyılının hüzünlü görkemi yer alır. Aşçı Dede'nin zahir, batın, mecaz, hakikat cilveleri yüklü kepçesinden dökülen bu eserde 1828-1906 arasında Osmanlı coğrafyasının askeri bürokrasisi, sufi muhitleri ve her meşrepten insanlarının dünyası gözler önüne serilir.
Tasavvuf cephesi ağırlıklı olmak üzere son dönem Osmanlı hayatına ışık tutacak bilgileri içeren Aşçı Dede'nin Hatıraları kendimizi tanıma ve anlama hususunda kaygılarımızı giderebilecek nitelikte bir eserdir. Yazarının İstanbul'dan başlayarak Edirne'den Hicaz'a; Erzincan'dan Şam'a uzanan memuriyetleri sebebiyle geniş bir coğrafyada bulunmuş olması, esere seyahatname hüviyetini de ilave etmektedir. Bu anlamda Aşçı İbrahim Dede'yi devrinin Evliya Çelebi'si, eserini de Seyahatname'nin -ebat itibariyle daha küçük olmakla beraber- ikinci versiyonu saymak yerinde olacaktır.