Elinizdeki kitap tasavvuf tarihinin en velûd müelliflerinden biri olan Harîrîzâde Mehmed Kemâleddîn Efendinin cevher misâli eserlerinden biridir.
İnsan yaşamı tamamıyla bir arayıştan ibarettir. Bu arayış insanın kendini bilmesi ve kendini bulması üzeredir. Ve bu yolculuğun en büyük engeli yine insanın kendidir. Tarih boyunca insan sürekli kendine kim olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini sormuştur. Harîrzâde (k.s.) Seyr u sülûk yolculuğuna çıkan sâlik'in geçmesi gereken yedi diyar olduğunu söyler. Bu diyarlarda önceleri kendinden eser kalmayıncaya kadar mum gibi eriyerek mutlak hiçliğe ulaşır. Ardından bir anka kuşu misali küllerinden doğarak sonsuzluk yurdunda kanat çırpar. Bu makama eren kişi artık hürriyetine ve hüviyetine kavuşmanın hazzını yaşamaktadır.
Harîrîzâde'nin eserin sonunda verdiği bilgiye istinâden şerhin m.1873 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Seyyid Muhammed Nûru'l-Arabî (k.s.) hazretlerinin Arapça olarak kaleme aldığı Nazaru Tâlibîn Burhânu's-sâlikîn isimli risâlesinin tercümesi ve şerhi özelliğini taşır. Harîrîzâde yapmış olduğu şerhte; esas itibarıyla seyr u sülûk yöntemi üzerine durmuş bunun yanında besmele, marifetullah, varlık mertebeleri, tevhid mertebeleri, seyir mertebeleri, yakîn mertebeleri, vahdet-i vücûd gibi konulara değinerek izahatlarda bulunmuştur.