Şiirimizin kadim bir değeri olan aşk, Talip Işık'ın şiirlerinde aşkın bir sedaya dönüşme gayretiyle şekillenir. Genellikle soyut bir aşk tasavvuru üzerinden gelişen bu ses, bizi özneden daha çok söylemin dünyasına götürür. Böylelikle kadimle olan akrabalığın, modern dünyaya karşı bir savunma gücü veya refleksi olarak ihya edilmek istendiğini görürüz.
Bakırdan tenler, kumdan kaleler, cenneti okka ile ölçen, aşk sofrası kuran kelimeler, hâsılı sonsuzluğa selam eden beşinci mevsim Talip Işık şiirlerinde gökkuşağı gibi yerini alır.
Aşkta seyyah olmak nedir? Sorusuna sofistike bir iklimden seslenerek sûfi bir hâl ile cevap verir. Peygamber efendimizin göğsünün yarılması hadisesini, "Deniz düşü kurar çölde ceylanlar yıkar kalbini/Uğultuyla geçer zaman söker göğsünden hançeri" mısralarıyla özetler.
Şiirlerinde beşeri ve ilahi aşkı mecz eden şair, kullandığı duru Türkçesi, betimleme ve imgeleriyle okuyucularıyla buluşuyor.