Bazen hayatta koşulları fazla da zorlamamak gerekir. Ben zorlarım, ha zorlayıp da bir başarıya erişeceğimden mi, tabii ki hayır. Yeter ki kendime gereksiz gerilim çıkarayım, yeter ki bir şekilde kendime hayatı zorlaştırayım. Herkesin bir hobisi vardır, kimi kitap okur, kimi seyahat eder, kimi kanaviçe işler. Ben de kendime hayatı zorlaştırırım.
Sevdiğimiz biri bizi aldattığında, bizi üzen şey aldatılmış olmak mıdır yoksa bizi aldatan o çok sevdiğimiz kişinin artık hayatımızda olamayacağına dair duyduğumuz üzüntü mü? Yapılan hatanın bize nasıl yapıldığını mı sindiremeyiz, yoksa o çok güvendiğimiz insanın aslında bize böyle bir hatayı yapabilecek biri olmasını mı?
Hayat kendi halinde harikayken, bazen insan başına bir dert arar. Herkesin hevesle başına almak istediği dert, Aşk. Peki bir aşk ne zaman rezalete döner? Her hikâyenin sonunda prensesin beyaz atlı prensine kavuşup sonsuza dek mutlu yaşamasını bekleriz, peki bütün rezaletlere rağmen, acaba başka bir mutlu son mümkün olabilir mi?