Gittiğimiz yol boyunca büyük ağaçlar bize eşlik ederdi. Yolun iki tarafında da kocaman ağaçlar vardı. O kadar büyüktü ki güneş ışıkları yola düşmezdi. Yolun sonundaki deniz ise dalga sesleriyle ağaçların coşkusuna katılırdı. Bu bana okuduğum masallardan bir sahne gibi gelirdi. Kocaman ağaçlarla çevrili yolun sonunda büyük dalgalarıyla bekleyen deniz. Babamın iş yeri su deposuydu. Beni yanından ayırmaz "Son şart" der dururdu. Bazen de tekne kazıntısı derdi. Ama en tatlısı da kazanın dibi oluyormuş diye diye deponun vanalarını açmaya giderdi.
Ben de evden getirdiği yemek kabını geri götürmek için beklerdim. Beklerken tek oyuncağım olan kırmızı itfaiye kamyonunu daha da sıkı tutardım. Tek başıma o kocaman ağaçların arasından azgın dalga seslerini duya duya karşıma bir dev çıkmadan eve gitsem iyi olacak diye kara kara düşünürdüm.