Aşkın, Güzelliğin ve Hüznün Hikâyesi
zîrâ ışk, hüsn, hüzn üçi kardaşlardur. Biri birinden ayru olmaz. Evvel ışk Allâhu Teâlâ Hazreti'nündür. Zîrâ Rûh-ı Muhammed Aleyhisselâm[ı] yaratdı. Hüsni ana virdi. Hüzni anun kalbine virdi. Anun firâkından melûl ve mahzûn oldı. "Ne vakt bana gele kim anun ile müşerref olam?" dirdi. Hak Teâlâ ana âşık olup nice bin yıl muhabbet ile nazar idüp terbiyet iderdi. Sonra hüsn Âdem'e geldi, ışk melâike geldi. Âdem'i omuzlarına alup gökleri seyr itdürürlerdi. Hüzn Şeytân'a geldi. Âdem mukarreb olup kendü melûn olduğına mahzûn olmışdı. Andan hüsn Havvâ'ya geldi. Işk Âdem'e geldi. Hüzn melâikeye geldi. Melâike eydürürdi kim: "Miskîn Âdem Şeytân'a uydı. Kendüye dost sandı. Buğdayı yidi. Hakk'un emrin sıdı, cennetden sürüldi." diyü mahzûn oldılar. Âdem'ün tevbesin kabûl olduğından sonra Havvâ'ya âşık oldı. Havvâ kaçdı. Âhir Cebrâil gelüp nikâh itdi. Bir araya cem olup nice zürriyet hâsıl oldı. Sonra geli geli hüsn Yûsuf'a geldi. Hüzn Yakûb'a geldi. Işk Zelîhâ'ya geldi. Nice oldukları malûmdur. Andan hüsn Zelîhâ'ya geldi. Işk Yûsuf'a geldi. Hüzn Yûsuf'un karındaşlarına geldi. Zîrâ Zelîhâ şöyle güzel oldı kim görenler mest ü ser-gerdân olurlardı…