Herhangi bir anıyı, düşü, olguyu yazmaya başladığımızda, kurmaya da başlıyoruz. Kurarken onu çoğunluğun bakışından kurtarıp yeniden görüyoruz ve ona kendi rengimizi çalıp dünyaya bambaşka biçimde sunuyoruz. Bütün bu süreç kadınlar arasındaki aşk, tutku, seks, arkadaşlık, dostluk, dayanışma, şefkat, sevgi... gibi konuların ilk ağızdan daha görünür kılınmasına, birlikte ses vermeye olanak sağlıyor. Bu öyküleri yazmanın ve okumanın lezbiyen, biseksüel, trans kadınlar için de, heteroseksüel kadınlar için de müthiş bir öğrenme süreci olduğunu düşünüyorum. Zihin ve imgelemimizdeki ataerki ve heteronormativite kalıntılarını görünür kılıp temizleyen, dönüştürücü bir süreç.
Lezbiyen*; cinsiyet kimliği ve cinsel yönelime dair farklılıkları hedef alan, bu farklılıkları iptal etmek ve kendi içinde homojen bir bütünlüğü tesis etmek için kendi içinde birtakım eşdeğerlilikler yaratarak özdeşlikler kuran heteronormatif sisteme temel bir itirazdır. Yekparelik söyleminin kurgusallığını ifşa eden, kendi kendisiyle özdeş ayrımların mümkün olmadığını gösteren politik bir kategoridir. Mücadelemizin görünürlüğü, temsili ve güçlendirilmesi için lezbiyen örgütlenmesinin önemle sahiplendiği bir kategori. Tam da bu nedenle; bir yandan, hâlâ bir tehdit olarak algılanan Lezbiyen kelimesini, kadın kadına cinselliğin, arzunun, romantizmin çiçeklendiği her türden bedenin çeşitliliğini içerdiğini düşündüğümüz Lezbiyen* kimliğini benimserken, bir yandan da kendini Lezbiyen, Biseksüel veya Queer olarak tanımlayan ya da lezbiyen aktivizmle bağlantılı olduğunu hisseden herkesi içermeyi amaçlayarak, sözcüğü Lezbiyen* şeklinde kullanmayı tercih ediyoruz. Lezbiyen*'in, kategorilerle sınırlandırılamayacak çeşitliliğimizi vurgulayan *'ının; edebiyatta, sanatta, mücadele alanlarında ve tüm bunların kesişimselliğinin uğraklarında, potansiyellerimizi açığa çıkaracağına inanıyoruz.