Aşktır, akşamdı, bir sonbahar akşamı, dolunay vardı yukarıda, aşağıda dallar usulca salınıyordu kendi halinde, ay suya vurmuştu, su gümüştü, karanlığın ordan, suyun kenarındaki çakıl taşları yansıyordu alnıma, alnım ırmağın yatağı olmuştu, ansızın hışırdadı dallar, yaprakların arasından bir ses, yaban incirlerinin tutunduğu kayaları parçalayarak gelip aldı beni.
Aşktır, bir ses, fısıltıyla doluştu koltuk altlarıma, beni ortadan ikiye böldü sonra.