Yaşadığı zamana ve zaman zaman herkese biraz küskün olan ressamın ulusal ve uluslararası alanda kazandığı yığınla ödülü vardı. Sanatını her ne kadar ekspresyonist diye niteleseler de o buna hiç katılmadı. Hatta illaki bir sıfat eklenmesi gerekiyorsa kendini düpedüz sürrealist bir hayalperest olarak tanımlardı. Sıfatlara da inanmazdı. Daha doğrusu sıfatlar değer yargısının bir parçası değildi. Tuhaf adamdı ressam. Çoğu zaman dış dünyada olup biteni umursamazdı ya da sadece görmek istediğini görür, duymak istediğini duyardı. Ressam her konuda olduğu gibi bu konuda da kendini bir kalıba sokmazdı. İçinden geldiği gibi yaşardı. İşin aslı kim ne diyor, ne düşünüyor, hiç mi hiç umursamazdı.