Aşkı, hüznü, hüsranı, firâkı ve sabrı anlama gayretiyle çıkılan yola dair; vakit yaklaşırken kendi vaktimizi de yâdımızdan çıkarmamak için, şükredebilmek için: asr vaktinde firâk - hüzün vakitlerine dairve müellifi der ki;
Ağıt yakıldı yüzyıllarca yol(lar) üzerine de duymazlıktan gelindi nedense, duymamanın aynı zamanda görmemek zannedildiği bir dünyaya cevap vermek çok da kolay değildi.
Sırf farklılıkları yok etmek adına yollar tek bir yola dönüştürüldü de, biz sadece acz içinde baka kaldık.
Halbuki korkmazdık hiçbir yoldan da, yeter ki yoldaşsız olmayalım derdik.
Yalnız başımıza yaşamaya mahkum edilmeden önce.
Yolda gözlenmek içindi yar(ım) beklemek.
Gözleyen de yar(ım)dı gözlenen de.
Yalnız kalmamak içindi yar(ım) kalmak,
Bunu anlayamadık.
Yolun bağlanmak olduğunu ise hiç bilemedik;
Eğer aşkımız yoksa yeryüzünde, yerimiz de yoktur yeryüzünde.
Büyüsü bozulmuş bu dünyaya başkaldırıştır belki de...
Aşkın büyüsüyle başkaldırış!
İnsana bundan daha güzel bir muştu olabilir miydi?
Nasıl olsa, aşk baki, âşık fani değil mi...
Zaten yolun sonu da belli; "bir garip ölmüş diyeler…"