Savcı ayağa kalkarak Heidi'yi gösterdi:
"Şu an karşımızda bulunan ve pişmiş kelle gibi sırıtan ve suçu işlediği yüzünden pat diye anlaşılan bu kadının; şu masum güzelliğinin, şu körpe bedenin ve oynak kalçalarının altında bir canavar yatmakta olup hiç gözünü kırpmadan kendi öz dedeliğini öldürebilmiştir. Görseniz o ne tatlı dillidir oooo ama aslında toplum için tehlikeli bir katildir ve bu husus kabak gibi ortadadır. Bu kısa ve güzel girişten sonra esasa gelirsek sanık Heidi'nin olay gecesi saat sıfır iki sularında daha doğrusu saat ikiye tokmak sallarken altı yetmiş beş çapında Kırıkkale marka silahla ölü Dayı Bey'i bilerek ve isteyerek öldürdüğü tüm dosya kapsamından ve silahtaki parmak izlerinden sabit olmakla sanık Heidi'nin idam cezasına çarptırılması kamu adına talep ve talep ve..." kendinden geçti, yüzüne vahşi bir gülümseme geldi: "iddiaaa olunur, iddiaaa olunur!"
Başkan yumuşak bir sesle:
"Kızım; hakkındaki iddiaları dinledin, ne diyorsun?" diye sordu.
Heidi:
"Değerli Yargıç Bey." diye söze girip yerinden ayrılarak duruşma salonunun içinde gezinmeye başladı:
"Kıymetli üyelerim, Sayın Savcım, ağabeylerim, ablalarım. Şu elimde görmüş olduğunuz kurumuş çiçek..."