Bilinen en eski Türk Devletleri'nden biri olan Asya Hunları, kendilerini anlatan Çinli düşmanları tarafından barbar, medeniyetsiz, yeri yurdu belli olmayan insanlar olarak tanıtılmışlardır. Yine yazılı kaynaklara göre, şehirleri olmayan Hunların ömrü, hayvanlarına otlak ve su aramakla geçmektedir. Bu açıdan bakınca Hunların geride pek iz bırakmamaları gerekirdi. Ancak özellikle son yüzyılda arkeoloji ilminin gelişmesiyle beraber, Hunların büyük eserleri gün yüzüne çıkmaya başladı. Kuzey Çin, Moğolistan ve Güney Sibirya'da yapılan arkeolojik kazılar neticesinde, Hunların aslında köklü bir medeniyete sahip olduğu anlaşıldı. Yapılan kazılar neticesinde, Hunların şehirlerinin olduğu, evlerinde ısıtma sisteminin olduğu görüldü. Şehirlerinin hemen yakınında tarım arazileri bulunan Hunların, tek yönlü bir ekonomik sistemlerinin olmadığı ve bu sebeple toplumunda tek tip insanlardan oluşmadığı anlaşıldı. Tek faaliyete dayalı ekonomi, tek tip insanların oluştuğu bir toplumun var olması zaten mümkün olamaz. Dolayısıyla arkeolojik veriler aslında akıllardan geçen düşünceleri, teorileri doğruladı. Bu çalışma, yazılı kaynakların taranması ve arkeolojik malzemelerin yerinde görülüp değerlendirilmesiyle yapılmıştır. Sonuç olarak yüzlerce yıl bölge siyasetine yön veren Asya Hun Devleti'nin aslında köklü bir medeniyete ve devlet geleneğine sahip olduğu görülmüştür.