1699 Osmanlı Devleti için bir gündönümü gibi değerlendirilir genellikle. Osmanlı Devleti'nin dünya kamuoyunda olduğu kadar iç kamuoyunda da var olan imajı değişmiş, hâkim göstergeler tepetaklak olmuş, askerî alanda genel kuralmış gibi görünen galibiyetler nâdir hâle gelmiş, ayaklar baş olmasa da başa yön verir bir tehdit kaynağı hâline gelmiş, Osmanlı idarî aklı çareyi, Batıdan mülhem ve Batılıların empoze ettiği reformlarda görür olmuştur; ilerleyen yıllar ise bu reformların da Osmanlı için çalan çanların tercümanı olmaktan başka bir işlevi olmadığını görünür kılacaktır.
1768-74 Türk-Rus Savaşı sonrası imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ile 1877-78 Türk-Rus Savaşı sonrası imzalanan Berlin Antlaşması'nın, Rus İmparatorluğu'na Osmanlı coğrafyasındaki Ortodoks Hristiyanların hâmisi olma hak ve sıfatını kazandırmıştı. Bu gelişme Balkanlar'da olduğu kadar Anadolu'da da gayri-Müslim topluluklarda bağımsızlıkçı ve ayrılıkçı eğilimleri besleyip hareketlendirmiş ve o vakte kadar millet-i sâdıka olarak görülen Ortodoks Ermeni toplumunu olduğu kadar, nüfus olarak daha küçük bir topluluk olan Nestûrîleri de Rusya'nın destek ve teşviki ile isyan noktasına getirmişti.
1894-96 Ermeni Ayaklanmalarının vuku bulduğu günlerin akabinde başka birçokları gibi İngiliz siyasetçi Earl Percy de bu ayaklanmalarda Ermeni toplulukların, Rusların Osmanlı topraklarından parçalar koparıp ilhak ya da kendi nüfuz alanlarına katma politikası çerçevesinde provoke edilmelerinden endişelidir. Büyük ölçüde bu endişe ile yerinde gözlem amacıyla Percy, Anadolu topraklarında 1897 ve 1899 yıllarında farklı iki ayrı güzergâh üzerinden uzun süren iki seyahat gerçekleştirir. Seyahatleri sonrasında gözlemlerini ve ilgili yorumlarını bir seyahatname yazarak ilgililerle ve kamuoyuyla paylaşır.
Bu kitap, Percy'nin 1899-1900 yılında yola çıkıp aylarca sürmüş olan, Ermeni ve Nestûrî toplulukların bulunduğu yerlere uğramaya özen gösterdiği seyahati sırasındaki gözlemlerine ve söz konusu topluluklara dair düşünce ve önerilerine yer vermiş olduğu seyahatnamenin çevirisidir. Bu çalışmanın, Birinci Dünya Savaşı öncesi bizim kendi onulmaz durumumuzu anlamamıza olduğu kadar, Ermeni ve Nestûrî entelektüellerin de o dönemde kendilerinin, Batılı güçler (özellikle Ruslar) tarafından kendi siyasî menfaatleri için nasıl yanlış, haksız ve kaçınılmaz olarak da zor bir konuma yönlendirilmiş ve düşürülmüş olduklarının bilincine varmalarına da katkı yapacağına inanıyoruz.