Mor Ağaç,
"Ağaçlar yürüyebiliyor mu?"
Deli Ağaç yaşlı ama sıcak bir tonla cevap verdi,
"Hepsi değil ama uyananlar yürüyebilir."
Mor Ağaç iki olgun ağaca bir göz attı ve: "Herkes pek mümkün görmüyor." dedi.
"Sadece mucizelere inanarak onları var edersin. İnanmazsan asla göremezsin."
Mor Ağaç gülümsedi. Hep öyle hissetmişti ve bu cevap hoşuna gitti.
"Peki… Bu yürüyen ağaçlar nereye giderler?"
"Güneşe doğru."
"Güneşe doğru mu? Güneş gökyüzünde ama. Biz ancak ona uzanırız. Nimetini talep ederiz. Ona en son gücümüzle dallarımızı uzatıp dualar ederiz ama asla varamayız. Güneş gökyüzünün sonsuzluğunda. En fazla kuşlar ona yakınlaşır belki. Nasıl varacaklar bu yürüyen ağaçlar?"
Deli Ağaç güneşin batmak üzere olduğu tarafta en yüksek dağı işaret etti,
"Orada yüksek dağı görüyor musun? Her gün güneş o dağın üstüne oturur. O sü-re içerisinde, orada olursan güneşin kuvvetini en yakından hissedebilirsin. Güneş, sen olursun."
Mor Ağaç biraz şaşkınlıkla baktı. Güneş olmak! Hocasından hiç duymadığı bir sözdü ama merakını daha da uyandırdı.
"Eee, sonra ne olur?"
Deli Ağaç gülümsedi ve devam etti, "Bunlar pek anlatılmaz, yaşanır. İstersen sana göstere-bilirim."