Atlantis bize ne çağrıştırır? Büyük bir uygarlığın kayıp bir mirası, yok olan egzotik bir cennet mi, hatta ilk insanların kovulduğu cennet bahçesi olabilir mi? Binlerce yıldır var olan kayıp uygarlıklar ve batık kıtalarla ilgili efsaneler insanlar için bir merak konusu olmuştur, ancak günümüzde bazı bulgularla bu efsane yeniden gündeme gelmiştir ve bu hikâye efsane mi gerçek mi sorusu tekrar soruluyor. Eğer gerçekse tarih, din, insanlık hakkında tüm bildiklerimizi yeniden gözden geçirmemiz gerekir. Belki de olası felaketlere karşı daha hazırlıklı olmamız gerekir. Zira kadim tarihin sisli geçmişinde büyük felaketler, tufanlar, dünyayla çarpışan büyük gök cisimleri hikâyeleri dünyanın her tarafında oluşu bir tesadüf olabilir mi? 2400 yıl önce filozofların en büyüğü sayılan Platon, Yunanlıların Mısırlı rahiplerden öğrendiği Atlantis hikâyesini uzun uzun çok ayrıntılı anlatmıştır. Araştırmacılar anlattıklarında oldukça tutarlı olanları bulmuştur. Manly P. Hall bu kısa ama bilgilendirici kitapta Atlas'dan adını alan Atlantik Okyanusu, Atlas Dağları ve Atlantis kelimelerinin aslında Aztlan adında bir adadan geldiklerini iddia eden Aztek ve diğer Amerikan yerlilerin dillerinde anlamlı bir karşılık buluyor. Ayrıca Atlantis'in yükseliş ve çöküş hikâyesinin tarihi gerçeği dışında çağımız için anlamlı bir uyarı içeren bir alegori olduğunu Hall ustalıkla açıklıyor.