II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa Kıtasında yaşanan yıkım, etkilediği nüfus yoğunluğu bakımından diğer hiçbir bölge ile kıyas kabul etmeyecek kadar büyüktü. Amerika Birleşik Devletleri'nin şemsiyesi altında Sovyetlerin işgalinden korunan batı Avrupa devletleri, çöken sanayilerini tekrar inşa etmek için çağa ayak uyduran üretim teknolojilerini kullanarak Serbest Ticaret Teorisinin varsaydığı ekonomik faydayı sağlamak amacıyla farklı pazarlarla avantajlı ticari ilişkiler kurmayı öngörmektedir. Kaynakların optimum kullanımı, üye devletler arasında ticaret engellerinin kaldırılmasını, malların, hizmetlerin, sermayenin ve üretim faktörü olarak kişilerin serbest dolaşımını gerektirmekteydi. Oluşturulacak bu pazarın işleyişini Amerikan Rekabet Hukuku teorisinden özgülenen Rekabet Hukuku kuralları ile verimli hale getirmek ve tüm üyeler arasında ekonomik politikaları entegre etmek gerekecekti. İşte bu çalışmamızda Avrupa Birliğinde dört serbesti olarak bilinen, malların, hizmetlerin, sermayenin ve kişilerin serbest dolaşımı ve bu ekosistemin koruyucusu olan rekabet hukukunun oluşumu incelenmektedir.