21. Yüzyıl'ın ilk döneminde, Avrupa Birliği'nin siyasal bütünleşmesini değerlendirenlerin dile getirdikleri "demokrasi açığı" olgusu, genişlemeyle birlikte derinleşmektedir. "Daha fazla yurttaş katılımı, daha fazla saydamlık, daha fazla demokrasi nasıl gerçekleşebilir?" sorularına yanıt aranmaktadır.
"Demokrasi demokratikleştirilebilir mi?" tartışması Avrupa'da bir kez daha güncelleşmektedir. "Demokrasi açığı" ancak Avrupa toplumlarının kendine özgü demokratik gelenekleri ile uyumlu bir yaklaşımla kapatılabilir. AB içindeki sosyal, dayanışmacı, demokratik, barışçı bir Avrupa arayışının başarısı veya başarısızlığı, farklı içerik ve şekle sahip bir demokrasi anlayışını da ortaya çıkaracaktır...