"Ben Mateqi'yim..." "Ne karanlığın ortasındaki aydınlık, ne de aydınlığın içindeki karartıyım ben, tek bir gölgeyim. Ne derlerse desinler, ister karanlıktaki gölge, ister gölgedeki karanlık..." İltica ve Mülteci kavramları çağdaş dünya insanının çok da yabancısı olmadığı kavramlar. Nerdeyse her haber bülteninde, her söyleşi ve konferansta çeşitli nedenlerle karşımıza çıkan bu kelimeleri, insanın birey olarak dahil olmadığı sürece çok da kavrayamadığı açıktır. Bu kitabın yazarı işte bu kavramların izini sürmek amacıyla, gazetecilik mesleğinin dürtüsü ile kendini bir iltica sürecinin içine atarak, çağdaş demokrasinin kalelerinden biri olan İsveç'te bir mülteci kampında yaşamış, buradaki olayları-insanları gözlemlemiş ve bu gözlemlerinin sonucunu hem sosyolojik, hem de siyasi açıdan okurlara aktarmıştır. Çeşitli etnik kökenden insanların yaşadığı bir kampta gözlem yapan yazarın ortaya koyduğu doneler; demokrasi kavramını içselleştirmenin, özgürlüklerin son derece çeşitlendiği Avrupa coğrafyasında dahi ne kadar zor ve çetrefilli olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.