"Büyüleyici, bilgilendirici, bazen coşturucu, yer yer acı verici ve özetlenmesi neredeyse imkansız... Canlı imgelerle desteklenmiş, söyleşi ve öykülerle renklendirilmiş, zaman ve mekanda olağanüstü zengin bir yolculuk."-The Literary Review-"Yirminci yüzyıl tarihi hayli gösterişsiz bir süreçtir, ancak Avrupa muhteşem ayrıntılar içeriyor. Mak, Auschwitz ve Srebrenica'nın etnik arındırmaya tanık olmuş dar sokakları hakkında öyle şeyler yazmış ki, ortak bilincimizi oluşturduğumuz bu yerlerin beton duvarları arasında adeta geziniyorsunuz."-Russell Shorto,The Island at the Center of the World'ün Yazarı-"Bir halkın, iki dünya savaşının ardından öne çıkan büyük sorulardan kaçınmayan tarihi... Buradaki asıl başarı, bu tarihsel anekdotların su yüzüne çıkartılmasında değil, Mak'ın onları bağlam içinde kullanma yetisinde yatmaktadır."-The Herald-"Hayranlık uyandırıcı."-Jan Morris-"Geert Mak, Avrupa'nın portresini çiziyor; izlenimciliğini, ozanlığını, müzisyenliğini yapıyor; Avrupa halklarının aklını okuyor. Kitabını alın, okuyun!"-John Lukacs, June 1941: Hitler and Stalin'in Yazarı-"Bu kitaba kayıtsız kalmak imkansız."-The Sunday Telegraph-Hollanda'nın en gözde yazarlarından Geert Mak, 1999 yılını Avrupa'yı boydan boya dolaşıp Verdun'dan Berlin'e, Saint Petersburg'tan Auschwitz'e, Kiev'den Srebrennica'ya kıtanın tarihini izlemekle geçirmiş. Yeni bir milenyumun eşiğinde Avrupa'nın durumunu tanımlamaya çalışarak kanıt ve tanıkların araştırılmasına koyulmuş. Sonuç, büyüleyici: Mak'ın, keskin gözlü bir gazeteci ve yaratıcı tarihçi olarak çifte yeteneği Avrupa'yı, o yolculuğun, güncelerle, gazete raporlarıyla, anılarla ve -Kayzer II. Wilhelm'in torunundan Polonya'daki Birkenau toplama kampının kapısında liste tutucu olarak görev yapmış seksen yaşındaki Adriana Warno'ya kadar- gerek seçkin gerekse adı sanı bilinmeyen kişilerin sesleriyle dolu göz kamaştırıcı bir raporu haline getiriyor. Fakat Mak her şeyden önce bir gözlemci. Avrupa'nın tarihsel anılarına kaynaklık etmiş yerlerde gördüklerini aktarıyor. Ypres'te, hâlâ günde iki kez patlatılan, I. Dünya Savaşından kalma mühimmatın sesini duyuyor. Varşova'da, Yahudi gettosuna uzanan tramvay rayların bir parkta aniden son bulduğu noktayı buluyor. Ve Çernobil yakınlarındaki terk edilmiş bir kreşte öylece bırakılmış minik ayakkabılar karşısında, Sovyetler Birliği'nin ölümcül günlerinde donup kalmış ana yolculuk yapıyor.Mak yirminci yüzyıl Avrupa'sının büyük öyküsünü, ona bir çehre, bir tat ve bir koku veren ayrıntılarla birleştiriyor. Eşsiz yaklaşımı, okuyucuyu, bilinmeyen tuhaflıklar, ani kavrayışlar ve dokunaklı rastlaşmalarla dolu unutulmuş geçmişin bir görgü tanığı haline getiriyor. Avrupa'da Yirminci Yüzyıl Boyunca Seyahatler bir başyapıt; Avrupa'nın en olağanüstü yüzyılının destansı bir romanı gibi okunuyor.