Ana!...
Nerden düştü aklıma bu olmuş bitmiş şeyler?
Ben karanlıklar içinde bocalarken, zulmetten nura çıktım ana. Nur... Nur içinde kaldım. Alnımda secdenin izleri var artık. Gözlerimde pişmanlıklardan kalan tuzlu damlalar. Dudaklarım, çorak bir mevsimin en kuru çölü. Çatlak. Nadasa bırakılmış. Saçlarım bin seneden beri yeşermemiş, dal budak vermemiş kuru bir çınar misali yeniden yeşermekte.
Adanmışlar çağının en sevgili üyesi anacığım!
Seni bulacağım, ister yerde ister gökte. Dizlerimde takat kalmasa, demir çarığım erise, bastonum bükülse, gözlerim âmâ olsa... Nice diyarlardan geçsem, sana kavuşmak adına. Bin dereden sulansam. Meyve vermeyen ağaçlarla meyveye dursam, taşlansam. Yol bulmamış gariplere yol, yolunu şaşırmışlara yoldaş, kendini adamışlara adak olsam.
Ben yine derim, anamı isterim!
Ana!...