O görkemli aşkların tümü masal mı?
Yaşanamaz mı; çağ sürgünü mü onlar?
Aydınlığı soluyan tüm gençlere önyargısız bakabilmenin erdemini diri tutmak çok mu zor? Can pazarında yurt sevgisi sınavı verenlerin; yaşam pazarında ucuza gitmesi doğal mı?
Ve şunca itiş-kakış arasında unutulan 'insanı' başköşeye oturtmak çok mu lüks?
Kartallar ve tüm yırtıcılar kuşkusuz yüksekten uçar.
Ama turnaların da yüksekten uçtuğunu unutalım mı?
Ayakların Dili'ndeki öyküler işte böylesi bir dünyayı gözler önüne seriyor…
Ve bu kitap; Edebiyatı politik önermelere tutsak edenlere karşı, insanın 'insanca hallerini', bir başka deyişle; şöyle sıradan yaşam kesitlerini olduğu gibi sunmanın keyfini taşıyor…