"Aydınlanma", sıkça kullanılan ama niteliği üzerinde pek de uzlaşılamayan bir kavramdır. Kimileri onu karanlık çağları bitirdiği için kutsar, kimileriyse yirminci yüzyılın kanlı felaketlerinden sorumlu tutar. Ne getirmiştir bize aydınlanma, hoşgörü mü yoksa riyakârlık mı? İnsanların eşitliğiyle mi sonuçlanmıştır yoksa soykırımla mı? Evrensel bir kültür mü inşa etmiştir, yoksa insanları kendi seslerini bastırmak zorunda mı bırakmıştır? İnsanlığı dünyevi kaynaklarımızı geri dönüşsüz bir biçimde yağmalamaya mı yöneltir, yoksa refahımızı en üst seviyeye çıkarmanın yegâne anahtarı mıdır? Kieron O'Hara bu çatışmaları ustalıkla aşarak Aydınlanma'nın tarihini, siyasetini, bilimini, dinini, sanatını ve sosyal yaşamını masaya yatırıyor. Onu kolayca sıralanabilecek basit bir fikir manzumesi olarak değil, radikal Rousseau'dan muhafazakâr Burke'e kadar çok çeşitli düşünürleri ortaya çıkaran, evrim geçiren bir bütün olarak sunuyor.