Modern edebiyatta, birbirlerinin etki alanlarında gezinen edebî türler için değişmez olarak görülen katı kurallar ortadan kalkmaya başlar. Türlerin aralarında meydana gelen geçişkenlikle benzerlikler ve yakınlıklar oluşur. Türlerarası ilişkiler, edebî türün bir diğeri üzerinde yarattığı etki veya iki farklı türün gösterdiği yakınlık olarak tanımlanabilir. Şiir ve hikâye türleri de başat unsurları vasıtasıyla etkileşim içine girer. Şiirin imge yoğun dili, söz sanatlarıyla örülü söylemi, çok anlamlılığı ve eksiltili/sezgiye dayalı anlatımı hikâyede görülürken; hikâyenin de anlatma/öyküleme yöntemi ve olay, zaman, mekân ve kişiler gibi temel unsurları şiirde görülür. Hikâyede, daha yoğun, imgesel ve duruma odaklı bir anlatım benimsenmeye başlanır. Şiir ise ardında özetlenemeyecek derecede silik bir hikâye barındırabilir. Şiirlerde geçen olaylar, kişiler, zaman unsurları ve mekânlar arka planda akan hikâyeyi belirginleştirir. Türk edebiyatına birden çok türde verdiği eserleriyle katkıda bulunan Cahit Sıtkı Tarancı'nın da şiir ve hikâyelerinde türlerarası ilişkiler kurmak mümkündür. Cahit Sıtkı Tarancı'nın hayatı algılayış biçimini yansıttığı bir ayna konumundaki edebiyatının iki farklı yüzü olan şiir ve hikâyeler, birbirleri üzerinde yarattıkları etki ve unsurları vasıtasıyla yaptıkları alışverişle benzerlikler gösterir. İşte, Aynanın İki Yüzü ismini taşıyan bu kitapta, Tarancı'nın şiir ve hikâyelerindeki türlerarası ilişkiler irdelenmektedir.