Sen bakmaya yeminli bakışları takarken peşime
Çaresizliğin gürültüsüyle bakardın
İçilen kızılcık şerbetinin kalbe akması
Gün ferinin doğduğu sanılan anlardı
Yasakların biçtiği sarı duvarların gölgesinde
Biz çok dolaşacaktık güneşin girdiği sokaklarda
Sevginin mihrabına adım adım yükselirken
Huzur yarım göründü vaktin darlığında
zaman yıkıp geçti ısınan yürekleri
Vuslat anlarını çalıp gitti elimizden
İç çekmeler geçerken üzerimizden
Ölmeyecekti kalp ağrımız
İnciltilmişliği kestirip alsaydık kaderden
Yşatacaktım seni
Gök gürlemelerin baş kaldırdığı anlarda
Teslim olmak varsa bükük yürekte
Ayrılıkla yanar can
Ziyan
Eskiyen Eylülde sevgi adına ise
Bıçkınlık
Büyük dağların yamaçlarında kalır, saklı