"Felsefe kitabım", dedi.
Bağlam: Batı felsefelerinin "dil dönemeci", evrenselci metafiziklerin çöküşü, Avrupa'da Marksizmin geri çekilmesi, "teori", yani insan bilimleri karşısındaki bıkkınlık, logoteknolojilerin yaptığı atılım, sermayenin küresel tahakkümü, politik ümitsizlik.
Belli bir postmodernlik, başka bir figür. Onun düzeyine çıkarak düşünmeye çalışıyoruz. Kant ve Wittgenstein iyi rehberler. Auschwitz adlı yok etmeyle ilgili ayrışmadan yola çıkıyoruz.
Ayrışma: mevcut-kılınıp-sunulmuş cümlelere uygulanabilecek tek bir yargılama kuralı olmadığından, insaflıca karara bağlanamayacak bir çatışma. Bu, cümleler heterojen oluşum rejimlerine (göstermek, emretmek, akıl yürütmek, vs.) ve erekleri dolayısıyla müşterek ölçütü bulunmayan söylem cinslerine (bilmek, adil olmak, cezbetmek, ikna etmek, vs.) uyduklarında vuku bulur. Genel olarak dil yoktur, ondan yararlanacak özne yoktur.
Öyleyse cümleler sözkonusu olduğunda barışçıl olunamaz ve kayıtsız kalınamaz. Zincirleme bağlantı kurmak gerekir. Nasıl, şimdi?
Refleksiyon kipi, bölümler halinde bir araya toplanmış paragraflarla (gönderge ve gerçeklik, mevcut-kılan-sunuş ve zaman, diyalektik, yükümlülük, norm, tarih). Bir okuma özeti, birçok indeks.
Jean-François Lyotard
Ayrışma yalnızca Lyotard'ın değil, aynı zamanda 20. yüzyıl felsefesinin de başyapıtlarındandır, hatta tüm felsefe tarihinin en önemli yapıtlarından biridir bana göre! Daha dün yazılmışçasına güncel ve kanoniktir. Ontoloji, epistemoloji, etik, estetik, politika, linguistik, mantık ve dil felsefesi gibi "zorlu konuları", yani hemen hemen herşeyi, son derece özgün, yaratıcı ve kavrayıcı bir şekilde ele almaktadır.
Ahmet Öz