"Ve bir sevgi var açık etmem ki bir iki açık ettim, hem ilişkiye benden bir şeyler oldu hem o konuşmanın hakkını bilmediler, tanımadılar... Doğruyu söyleyemem ki ben doğruyla başladım beni dışarı atıyorlardı, şayet hepten doğruyu söyleseydim bütün şehir beni atardı... Yetkinlik odur ki eksiklik alasın; işte böyledir anlamadım ve kavramadım..."
- Tebrizli Şems
Azalya, iki farklı çağa tek bir aynayı, 'aşk aynasını' tutuyor. Bu ayna, üzerine düşen yaşamın, ölümün ve yeniden yaşamın gölgelerini yansıtıyor. Hem bireysel hem de toplumsal anlamda. Bir taraftan aynaya en somut biçimde insan görüntüleri yansıyor. Ezilen ve ezen diyalektiğindeki zavallı insanın görüntüleri. Güce boyun eğen fakat gücü ele geçirdiğinde canavarlaşan insanın görüntüleri. Diğer taraftan aynada yansıyan toplumun kendi görüntüsüdür. Yaşayan ve ölen, susan ve karşı çıkan, cinnet hâlinde kendini yok eden bir toplumun görüntüsüdür aynanın yansıttığı. Fakat aşk da kendi gölgesini düşürür üzerine düşen görüntülere. İnsana ve topluma yansıtır kendi görüntüsünü. Ayna sadece kendine bakanı yansıtmaz, sır üzerine düşen o gölge, bakana da yansır. Aşk başka türlü nasıl yaşayabilir ki?
Hüsrevşahi, Azalya'da iki ayrı çağda geçen iki aşkı; şiddetin, zulmün ve adaletsizliğin pençesindeki yaşamları, şiirsel bir dille okuyucularına aktarıyor. Arkadaş Yayınevi tarafından yayınlanan ve Türk okuyucusundan büyük ilgi gören Ölümü Gözlerinden Gördüm'ün ardından, Azalya'yı da Türkçe kaleme almış. 'Türkçe dil olarak daha zengin olanaklara sahiptir, yazarın eli daha açık daha güçlüdür' diyen Hüsrevşahi, Azalya'da Türkçenin tüm olanaklarını kullanıyor ve âdeta Türkçe'nin sınırlarını zorlayarak edebiyatseverlere keyifle okuyacakları bir roman sunuyor. Azalya'yı beğenerek okuyacağınızı ümit ediyoruz.