Mayınlı arazinin ardından, dikenli tellerle çevrili bölgeye ulaşmaktan başka bir şey değildi, basın mensuplarının yolculuğu. Haberi yakalayıp halka sunmaktan, söyleyecek sözü olanların kitlelere ulaşabilmesine kadar uzun bir maraton koşusu. Darbelerden sansüre, işsizlikten ayak oyunlarına, boğaz tokluğuna çalışmaktan kurtuluşa uzanan soluksuz, gecesi gündüzü belli olmayan bir macera.
Ve yılların içinden geçerek bu macerada kalmayı başaran her bir basın mensubu diğerlerinin de geçtiği mayınlı yolu yürüdü, dikenli telleri kesip bugüne geldi. Ama yarınlarının garantisi hiç bir zaman olmadı. İşsizliğin, çaresizliğin dehlizlerinden çıkıp, Bab-ı Ali'nin Bizans oyunlarının gölgesinde kendi ışıklarını var ettiler. Ve basın özgürlüğünün sıkça tartışılır hale geldiği bugünlerde; Türkiye'nin önemli köşe yazarları ve gazetecileri kendi tehlikeli maratonlarını ilk kez iç dünyalarının da kapılarını açarak anlattı...