Kırlangıçtı masalımın adı..
Lacivert kanatlarını, bir yarım soluk alıp şehirler dolandığını, diğer kuşlar gibi muhannete muhtaç yaşamadan sahil sahil, ülke ülke, deniz deniz gezdiğini, evi gagasında,
daha hava soğumadan yavrular büyüttüğünü, bir dirhem yemi küçücük kursağına doldurup,
kıtalar aşan,
bu on binlerce yıllık göçmeni anlattım...
Anlattıkça, her bir mülteci, her bir göçmen, karanlıkta birer kırlangıca dönüştü, yumdular gözlerini, ıssız akşamın karanlığını yırtıp attılar, yükseldiler göğe,
kolları lacivert bir çift kanat oldu, bellerine kadar çektiler ayaklarını, yıllardır durmadan yürüyen şu perişanların her birinde bir taban ağrısı, bir yürek sızısı geçmek bilmeyen..
Bir kanat anlattım onlara, kalplerinden telekleri fışkıran bir çift kanat çıkartırdım onlara...
Kırlangıçlar gibi; mor ve lacivert hepimiz, yaralarımız...
Dostlarım kardeşlerim dedim onlara, gökyüzü bizim...
Yani ülkelerini, yurtlarını sırtlarında var edenlerin...
Haydi vurun kanatlarınızı, avcılar saçmalar doldursa da karınlarınıza uçun, şahinler avlasa da, güvercinler kovsalar da uçun...
Bir yurt arıyorsa kırlangıç yanılır..!
Yurt;sevmektir, sevebilmektir, küçücük zayıf bedeninde koca bir gönül taşıyabilmektir, bir gün geri dönülebilen değil her gün düşlenebilen bir dönümlük kocaman bir ülkedir...
Yurt kalbimizdir, göçtükçe daha çok ve daha gür vuran kalbimizdir.
Dayak da yesek, eziyet de görsek, gökyüzünü baştan başa çark dönebilmektir yurt...
Yurt dediğimiz, yanımızda kanat çırpan bir başka kırlangıcın kalbidir...