"4 Eylül 1990'da katledilen babam Turan Dursun'un 56 yıllık ömründe ürettiği eserlerini kamuoyuna ulaştırmak, aradan geçen yıllar içerisinde bunun önemli ölçüde başarıldığını görmek, kuşkusuz ki, bizi oldukça mutlu etti. Onca eser kitap haline getirildi; on binlerce, yüz binlerce okur buldu.
Biz biliyorduk ki, Aydınlanma mücadelesi soluklu savaşımdır. Yüzlerce yıldan bu yana süregelmiş, yine yüzlerce yıl da sürecektir. Bu yolda nice yitiklerimiz olmuştur. Yüzlerce yıl önce Bruno'ların, Nesimi'lerin korkusuzluğu olmasaydı, belki de bugün Turan Dursun ile tanışmayacaktınız. Ben inanıyorum ki, Turan Dursun'un Aydınlanma savaşımı, gelecek çağlarda çağdaşlarına yeni Bruno'ları, Nesimi'leri… Ve Turan Dursun'ları tanıştıracaktır. Yeter ki, bizler tarihsel sorumluluğumuzu unutmayalım.
Turan Dursun kimdi? Bilim adamı, Aydınlanmacı kimliğinin dışında nasıl biriydi? Nasıl bir eş… Nasıl bir arkadaş… Nasıl bir baba… Onun doğa sevgisini, onun insan sevgisini yaşadığı topluma anlatmak ve gelecek kuşaklara aktarmak bir borçtu, bir görevdi. Bu görevi, onunla otuz yılı birlikte geçirmiş olan benim yerine getirmem gerekiyordu."
Abit Dursun böyle anlatıyor kitabın öyküsünü.