Sade'ın çocukluğunda özdeşleşemediği öz babanın yeri, burada, şartlarına titizlikle uyulması gereken kesin, karmaşık bir ritüel tarafından oluşturulur…
Prometheus miti yorumumuz, mitin bütünüyle Prometheus'un düşlemini ve bir bakıma ödipal dönemde her oğlun babaya yönelik düşlemini temsil ettiği hipotezine dayanacaktır… Hitler'in babasıyla özdeşleşmesinin imkânsızlığı, onu kendisine yakınlaştıran eşcinsel arzuyu dayanılmaz bir şekilde alevlendirerek bu babayı kendisine zulmeden biri gibi hissetmesine neden olur…
Baba kisvesi altındaki Stalin -tıpkı çarlar gibi- bilinç dışında Ruslar tarafından arkaik bir anne gibi hissediliyordu… Son tahlilde, babaya karşı çağdaş isyan, baba imgesini kendi saldırgan kabuğundan çıkarma arzusunu ifade etmekten başka nedir ki? Genç bir adam babasının ya da babaların toplumsal gücünü ve sosyokültürel kurumlarını reddettiğini ya da bunlara karşı çıktığını açıkladığında, içine Hitler'i, Stalin'i ve Hiroşima'yı da katar. "Burada her şey en güçlünün yasasına geri döner ve sonuç olarak yeni bir doğa haline." Babaya karşı bu isyan Rousseau'nun bahsettiği "iyi ve sağlıklı olan ne varsa yutan şu canavar"a ve sonuç olarak özgürlük ve adalet gibi baba değerleri adına bir isyana dönüşür…